12 Nisan 2016 Salı

Spy Myung Wol: Böyle ajanı her zaman evime kabul ederim.


     Hani 2011’in güzelliklerinden bahsediyordum ya size, açılışı Protect the Boss ile yapmıştık? İşte o güzelliklerin ikincisiyle karşı karşıyayız şimdi: Beautiful Spy / Myung Wol the Spy. İlk bölümünden itibaren beni içine çeken ve keyfime keyif katan bu güzel diziye hep beraber yakından bakalım.
     Han Myung Wol (Han Ye Seol) Kuzey Koreli bir ajandır. Kötü huylarından biri düşünmeden hareket etmesidir. Oldukça iyi bir eğitim ve donanıma sahiptir, kendini geliştirmiştir. Singapur’da gizli görevdeyken Güney Kore’li Hallyu starı Kang Woo (Eric Moon) ile tanışır ve onun hayatını kurtarır. Bundan sonra hiçbir şey Myung Wol için eskisi gibi olmayacaktır, çünkü Kuzey Kore’nin yeniden şaha kalkmasını (oha) sağlayacak bir görevde çok önemli bir role sahip olmuştur: Kang Woo ile evlenmek!
     Kuzeyli ajanımıza bu görevinde ona amiri Choi Ryu (Lee Jin Wook) ve iki eski toprak ajan yardım edecektir. Ryu’nun Myung Wol’a karşı hisleri vardır. Ama işi her şeyden önce geldiği için bunlar belli etmez. Karşısına Kang Woo gibi rakip çıkınca işler onun için birazcık değişecektir.
    Son olarak Joo In Ah (Jang Hee Jin) dan bahsedeyim. Galaksi Otel’in sahibi ve eğlence sektöründe çok büyük bir isim olan Başkan Joo’nun tek torunudur. Şımarık ve burjuva bir ortamda büyüdüğü için “bana, hep bana, bana” der. Kang Woo’dan hoşlanmakta ama cevap alamamaktadır. Myung Wol’ün ortaya çıkmasıyla şirretliğini göstermeye başlayacaktır.

Soldan sağa: Han Myung Wol, Kang Woo, Choi Ryu & Joo In Ah
     Kuzey Kore atakta bulunuyor, radyo programları sayesinde şifreler gönderiyor. Bazen bu şifreler karışında ortaya çok komik şeyler çıkıyor. Ben çok gülmüştüm bu bölümlerde, strese, depresyona, romatizmaya iyi geliyor valla.
     Myung Wol’ün İngilizce mükemmel. Kızımız zaten Amerika’da doğmuş, o yüzden böyle güzel konuşuyor. İlk defa Koreli oyuncular arasında İngilizcesi bu kadar iyi olan birini gördüm. Ayrıca ses tonu da tatlı. Aksanı da kendini gösterince insan saatlerce dinlemek istiyor, ya da ben öyle istiyorum. İşte bu yüzden ilk bölümde Singapur’da olan İngilizce konuşmaları tekrar tekrar izledim ben.
     Lee Jin Wook! Bu adam çok iyi bir oyuncu. Eric Moon da harika ama Ryu başka. Dizide hislerini gizlemeye çalışan Kuzeyli amir rolünde çok başarılı. İlk defa bir dizide esas kızı ikinci adamın kapmasını istiyorum ama Kore dizisi izliyoruz. Bu imkansız bir durum, senarist öyle bir şey yapsın sanırım taşlanır yarımadadaki fanlar tarafından aha.
     Han Ye Seol aksiyon sahnelerinin hakkını vermiş. Öyle fazla sırıttığını görmedim, aksine hoşuma gitti bu sahneler bayağı. Myung Wol neler neler yaptı, yine de yaranamadı şu adama. Resmen fukara sümüğü gibi yapıştı, Kang Woo bana mısın demiyor. Aslında diyor, öyle de içine koyuyor ki ama engeller, engeller, engeller. Yakında Myung Wol hülya Koçyiğit gibi verem olup mendile kan öksürür, Kang Woo da sikerim sektörünü diyerek kızımızla birlikte olmak için her şeyden vazgeçer. Ben bunu bekliyorum şimdi kalan 5 bölümde.
     Romantik sahnelerde oldukça iyiydi. Arkasından bir felaketin geleceğini anlasak da o sahneleri görmek oldukça doyurucuydu. Gerçi Kang Woo suratını yine pörsümüş domatese döndürüyordu ama olsun. Seven Myung Wol katlanır! Ülkesi için, babası için, aşkı için, evlilik için aha. Ajan kızımızın romantikliğin “r”sinden anlamaması süperdi. Kang Woo’nun evinde ses tonunu sürekli değiştirerek “oppa” demeye çalıştığı yerlerde feci güldüm, öyle böyle değil. Ayrıca bir 8. ve 10. bölüm var ki sormayın. Sormayın, izleyin hani. Merak ettirmeye çalışıyorum şurada.
     In Ah’dan bahsetmeye bile gerek yok aslında. böyle güzel diziye bir de klişenin klişesi bir karakter sokalım, esas kızdan güzel olsun ama bol bol “sinir krizi eşiğindeki kadınlar”a dönsün, arada cadalozluklar yapsın, yanında bir tane Oya Başar’ı, ah pardon çantacısı olsun, “para benim, hayat benim, bir tek Kang Woo benim değil!” diyerek kafayı sıyırsın demişler.
     Myung Wol’ün sürekli Kang Woo’nun evine taşınması, ayrılması, tekrar taşınması, tekrar ayrılması gibi durumlar hem komedi hem de sinir harbi yaşatabiliyor. Tabi bunda Kang Woo’nun hissettiklerini de etkisi var ama asıl nedenler dışarıda. Böyle yaşlı, sinir bozucu bir sesi olan ve pek tekin gözükmeyen, kendisi de antika olan Başkan Joo asıl tehdit.
     İşte acıların çocuğu Choi Ryu. İçine Myung Wol adında bir bıçak saplanmış, kafasında da ülkesinin haritasından başka bir görmüyor, iki arada bir derede kalmış Kuzey Kore usulü Kadir İnanır. Sen ki en güzel, seni deli gibi seven kızlara layıksın, gönlünü kaptır odun Myung Wol’a, o da seni müdürü gibi görsün, sonra aç kaseti dinle “Batsın Bu Dünya”yı…
     Hayat hepimize zor ama dizi karakterlerine daha bir zor cancağızım. Gitti sümüklü In Ah’ın koruması oldu, bir de dizinin sonunda onunla arasını yaparlarsa çocuğumu keserim. En büyük tehdidimi de savurdum, tutana aşkolsun. Ryu bak sen gel buraya, zaten hafif  Türklükte var gibi, en helalinden bir kız bulalım sana. Ajan olayı filan tırı vırı işler dostum, devir kapitalizm devri, siz hala kalmışsınız komünizmde. Cep telefonu bile yeni kullanılmaya başlandı lan sizin memlekette, hem de deneme sürecinde 20 bin kişi kullanıyor sadece aha. Kaç kurtar kendini, sana bir de “Ayşe” bulalım, evlenin 3 çocuk doğurun, muhafazakar aile yaşantınız sizi ömür boyu şerlerden, Myun Wol’dan, bilmem 4 parçalık eski bir kitaptan, In Ah’tan, Kang Woo’dan korusun.
     Adam kıza resmen “Ben bazen eserim, gürlerim. Ama seni çok severim” diyor. Kız anca yoldaş diyor, gel de Seul’ü yakma!
     Myung Wol’ün Kang Woo’yu dövdüğü sahne süperdi. Kafasına sopayı geçirince bizim adam yerlere yattı, ama gururundan da asla taviz vermedi. Ne de olsa o Hallyu starı, In Ah’la ilişkisini açıkladığında sadece Kore’de değil, bütün dünyada hayranları gözyaşı döktü. Koredeki muhabirler de bütün dünyadan bunları toplayarak kolaj yaptı haha. Singapur’unda reklamı yapıldı bol bol, artık turizm bakanlığı mı teklif götürmüştür, senaristin Singapur’lu bir sevgilisi mi vardır bilmiyorum. İyi iş çıkarmışlar.
     Bu arada artık neredeyse her Kore dizisinde bir asistan görüyoruz. Bundan şikayetçi miyim, hayır asla. Güzel oluyor böyle. Ben size favori asistanımı söyleyeyim, önceden bir kere daha yazmıştım. Queen of Reversals’ta Park Si Hoo’nun asistanı gözümde bir numaradır. Müthiş bir kimyaları vardı, çok gülüyordum ben. Ama buradaki asistan biraz sönük kalmış, gerçi Myung Wol’ü her desteklediğinde ben mutlu oldum.
     Yaşları kemale ermiş iki ajanımız ise dizinin komedi dinamiğini ellerinde tutuyorlar. Nuh nebiden kalma yöntemlerini izlemek süper. Ayrıca erkek olanı, kadına abayı yakmış ama cevap alamıyor aha.
     Yine son zamanlardaki dizilerde hep erkek başrollerin geçmişimde acı bir olayları, tecrübeleri oluyor. Burada da Kang Woo’nun öyle bir durumu var. Kendisi yetim, bu kadarını söylüyorum. Yalnız dizinin bir yerinde “Evet, ben değersiz bir yetimim” diyor. Çeviri öyledir diye düşünüyorum çünkü çevirenler gerçekten iyi bu konuda. Bu cümle inanılmaz garibime gitti. Neden yetimler değersiz olmak zorunda ki? Kendini öyle görüyor olabilirsin ama canlı yayında milyonlar seni izlerken (meydanlardaki dev ekranlar bile onu gösteriyor aha, Kore dizileri madde 117) böyle bir kelime kullanmak çok yanlış. Kendisini değersiz olarak görmeyen ve seni idol olarak örnek alan o yetim çocuklara karşı ayıp olmadı mı? Olmamış diyoruz, daha öncede bu tarz durumları vardı Korelilerin. Ayarı arada ufacık da olsa kaçırıyorlar. Ama çeviriden dolayı olmuşsa orijinalini öğrenmek isterim.
     Bu fotoğrafı çok beğendim, feci beğendim, pek beğendim.
     Ne kadar güzel gülmüşler, Han Ye Seol’ün saçları nasıl da harika. Eric’in de duruşu öyle harikalıkta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder